Pazartesi, Ekim 30, 2017

Melisa Kesmez; Bazen Bahar

Melisa Kesmez'in Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz adlı öykü kitabından sonra Bazen Bahar'ı okudum.

O kadar sıcak bir dilde o kadar güzel öyküler yazmış ki!
Mutlaka okuyun...



İçimde şehirler yıkılıyordu. Saat kuleleri, yüksek binalar, köprüler, caddeler yerle bir oluyordu tek tek...



(Tanıtım Bülteninden)

Melisa Kesmez, çok sevilen ve kısa sürede başarıya ulaşan Atları Bağlayın, Geceyi Burada Geçireceğiz'in ardından Bazen Bahar ile yeniden okur karşısında. Arzuları, korkuları, sevinçleri, kırgınlıkları, umutları; yazları, kışları ve baharlarıyla bir çocuk, bir kadın, bir kuşak, Kesmez'in üslubunu korurken derinleşen incelikli anlatısıyla sesine kavuşuyor.

Ağır anneanne yorganlarının, muzun en önemli yenilik olduğu yılbaşı gecelerimizin, sevgiliye yazılan gönderilmemiş mektupların, değişen şehirlerin ve özlenen çocukluk bahçelerinin, iç sızlatan dostlukların, yarım kalmışlıkların, yeniden başlangıçların; bizi biz yapan değerli ayrıntıların arasından tohumlanan hikayeler.
Hayat, bazen bahar...

Cuma, Ekim 27, 2017

Bodrum Yunuslar Karadeniz Pastanesi

Bodrum'a her gidişimizde tatlı bir mola vermek için uğradığımız yerlerin başında Yunuslar Karadeniz Pastanesi geliyor.
Özellikle çilekli tatlıları seviyorsanız bayılacaksınız!!








Benim favorim tabi ki çilekli milföy (taze ise) ve limonata...
Bodrum'a yolu düşenler not etsin...

Pazartesi, Ekim 23, 2017

Bolu - Abant ve Gölcük gezisi

26 Ağustos'ta 17. evlilik yıldönümümüzü geçirmek için eşimle baş başa Bolu - Abant'a gittik ama ancak yazma fırsatı bulabiliyorum.

Burayı bazen çok ihmal ediyorum ama yine de benim için bir anı-arşiv olduğu için geç de olsa paylaşmak istedim.
Hem Bolu'nun zamanı olmaz ki...
Her mevsim güzel...
Bir de kışın gitmek lazım!

Bu Bolu'ya ikinci gelişimiz.
Daha önce 2015 Mayıs ayında Alper ve eşimle birlikte gelmiştik.
Merak edenler için onun yazısı da burada...



Yıldönümü selfi'si...



17 yıl sonra bile beni güldüren ve bu güzel kareleri çeken kocama teşekkürler...



İzmit ile Bolu Abant arası 1.5 saat falan sürüyor.
Daha sık gelmek lazım aslında ama her zaman fırsat bulamıyoruz işte...





Sevdiğim tüm kolyeleri takıp gelmişim...





Bu sırt çantasını Bodrum Palmarina'daki Beymen'de görmüş ve çok sevmiştim.
Beymen'in üzeri emojilerle süslü Bemoji koleksiyonuna ait.
İndirime girmesini bekleyip aldım tabi ki!



Göl manzarası eşliğinde aşk pozu ♥



Gölün etrafını at arabalarıyla da gezebiliyorsunuz ama biz hayvanlara eziyet olarak gördüğümüz için göl kenarında yürüyüş yapmayı tercih ettik.



Gölün çevresinde çay bahçesi ve kafeteryalar mevcut.
Biz çay keyfi yaptık. Çok da lezzetliydi...



Manzarayı arkama alıp bir poz daha çektirdim tabi...



Konaklama için göl çevresinde Büyük Abant ve Abant Palace adlı iki büyük otel var.
Onun dışında da onlarca butik otel mevcut.
Biz Abant Palace Taksim International Otel'de kaldık.
Odalar klasik döşenmiş, geniş ve temizdi. Yemeklerini de sevdik.
Arap turistler burayı da keşfetmiş. Baya bir kalabalıktı.



Abant yolu oldukça keyifli...

Abant'tan sonra 25-30 dk mesafedeki Gölcük'e geçtik.
Bana göre Abant gölünden daha güzel bu yapay Gölcük gölü...



















Kocacım göl manzarasını çekerken ben de onu çektim...





Bizim için oldukça keyifli, romantik bir iki gündü...
Yeni yerlerde, yeni yazılarda görüşmek üzere...

Perşembe, Ekim 19, 2017

Rüya Tabirlerine Bakmadan Asla!

Merhaba hanımlar,
Bir süredir blogda bahsetmek istiyorum ama işten güçten fırsat bulup yazamadım. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz bilmem ama ben, rüyaların çok ilgi çekici, adeta aylardır beklediğim bir vizyon filmi olduğunu düşünürüm. Sebebi ise her seferinde eğlenceli, eksantrik, macera dolu, fantastik ve romantik rüyalar görmemden ötürüdür. Bu nedenle sabah uyandığımda gördüğüm rüyayı hatırlıyor isem çok mutluyumdur. Çünkü koşa koşa rüya tabirlerine bakan kişilerdenim.


Bazen can sıkıcı, iç karartıcı rüyalar görüyor, sabah gördüğüm rüyayı hatırlıyorsam keyifsiz oluyorum ancak bu rüya tabiri işi hakikaten büyülü bir şey. Hemen gördüğüm bir rüyadan örnekle anlatmak istiyorum: Bir keresinde sabah uyandığımda anında gece gördüğüm rüyayı hatırladım ve resmen gözümü korkuyla açtım. Çünkü rüyamda berbat, iğrenç bir tuvalet görmüştüm. Evet, tuvalet! Gördüğüm en pis, en iğrenç tuvaletti. Kesinlikle mide bulandırıcıydı. Anlamı kesinlikle kötü, korkutucu bir şey olmalıydı. Gördüğüm rüyalar kötü de olsa her zaman rüya tabirlerine baktığımdan bu defa hiç içimden gelmedi gidip bakmak, yalan yok. Bakmadım ama günlerce aklımdan çıkmadı rüya. Nihayetinde dayanamadım ve korkarak da olsa gidip baktım. O da ne? Ben hayatıma dair kötü bir analiz okuyacağımı sanıyorken tam tersi çok güzel şeyler okudum. Meğersem hayatımdaki kötü günleri geride bırakacağım temiz bir şekilde yoluma devam edeceğim tarzı iç açıcı ferah bir tabirle karşılaştım. İçime su serpildi desem yeridir. Rüyalar tersine çıkar denen o meşhur sözü ben de biliyorum ama öyle pis bir tuvaletten böylesine güzel bir anlam çıkacağını da beklemezdim doğrusu. İşte bu yüzden rüya tabiri iyi ki var. İç sıkıntımızı alıyor bazen daha dikkatli davranmamız konusunda bizi tetikliyor.

Sizlerin de benimkine benzer rüyaları var mı merak ettim :) Şahane dediğiniz rüyanın aslında kötü şeyleri işaret ettiğini veya benimki gibi berbat bir rüyanın aslında çok aydınlık bir rüya olduğunu fark ettiğiniz oldu mu? Hani dizilerde, filmlerde hatta bazen yanımızda yöremizde bulunan kişilerde görürüz ya; gördüğü rüya tamamen hayatını değiştirmiştir veya bir beladan kurtulmasını sağlamıştır… 

Böyle hikâyeleriniz, tanık olduğunuz durumlar illa olmuştur. Açıkçası her zaman şaşırtmış ve büyülemiştir rüya hikâyeleri beni. Rüya tabirlerini Elele internet sitesinden takip ediyorum, sizlere de öneririm. Güzel rüya yorumlarıyla karşılaşmak dileğiyle bu ilginç yazıma son veriyorum. 

Pazartesi, Ekim 16, 2017

Kız Kulesi

Bazı mekanların büyüsüne kapılmamak elde değil...
İstanbul boğazının girişinde yer alan Kız Kulesi de onlardan biri..

Kız Kulesi hakkında epey söylenti var ama en bilinen hikaye; Osmanlı döneminde bir bölge kralının kızı için 18 yaşına geldiğinde yılan tarafından sokularak öleceği söylenmiş. Bu sözü duyan kral denizin ortasına bir kule yaptırarak kızını burada yaşamaya ikna etmiş. Ama bir süre sonra kuleye gelen bir meyve sepeti içerisinden çıkan yılan kralın kızını sokarak ölümüne sebep olmuş. Daha sonra ki yıllarda bu kule deniz feneri ve gözetleme kulesi olarak kullanılmış.



Hem büyüleyici mimarisi hem de gizemli geçmişiyle aşıkların ve turistlerin uğrak yeri olan Kız Kulesi insana bir nevi kaderden kaçmanın pek de mümkün olmadığı mesajını da veriyor...


1110 yılında inşa edilen, Üsküdar'ın sembolü haline gelen Kız Kulesi, Üsküdar’da Bizans devrinden kalan tek eser.



Kız Kulesi 2000 yılında restore edilerek, artık çatal-bıçak seslerinin duyulduğu bir mekan haline dönüştürülmüş.



Kız kulesine ulaşım Salacak ve Ortaköy'den kalkan teknelerle yapılıyor.